26 Ocak 2014 Pazar

film bunlar

şöyle bir şey yazmıştım:

bir kitapta şöyle bir şey geçiyordu. taksici, yazar abimize anlatmış. taksici, bir film setinde çok acıklı bir sahneden sonra oyuncuların kahkaha patlattığını görünce "film" işinden soğumuş. "film izlemem o yüzden" diyor.

bundan on küsür sene önce, bir dergideki yazarın sıkı takipçisiydim. odamın duvarları dergideki yazılarıyla doluydu. seneler sonra bir şair için düzenlenen anma programında fularıyla arzı endam ettiğini görünce biraz soğumuştum kendisinden. birkaç yıl sonra da bu twitter mecrasında karşılaştım kendisiyle. ona bir şey diyemedim ama kendime kızdım. bir zamanlar duvarlarını yazılarıyla doldurduğun adam bu muydu diye. ondan da kendimden de utandım. sonra demiştim ki beğenerek okuduğum yazarların sanırım en sevdiğim yanı, ben onları tanımadan ölmüş olmaları. bu pek muhterem tekrar karşıma çıktı twitter gevşeklerinden biriyle karşılıklı yazışırken. bu kadar pespaye hale nasıl geldiğine inanamadım. ya da kendime inanamadım bir türlü.

ya da şöyle diyeyim. o çok severek okuduğum yazarların, tüm bunları bir masa başında oturup "güle güle" yazmış olmaları fikrine inanmamak istiyorum. ve bu tırt adamdan "yazmak" fikriyle olan ilişkime şüphe bulaştırdığı için nefret ediyorum. o taksicinin artist yüzünden filmden soğuması gibi.

kıymetli sanatkar berna kılıçoğlu'ndan şöyle bir cevap geldi ki bence şahane: 

sanat yoktur sanatçı vardır diyo Gombrich "sanatın öyküsü"nün başında. bence sanatçı da yoktur, bütün bunlar hepsi seks. hepsi büyük pembe bir balon. bu sanatçı dediğin, yaptığı işin doğası gereği narsist olmalı (yaptığını beğenmezse nasıl yapacak), biraz obsesif olmalı yoksa hiçbir işi bitiremez, biraz da asosyallik şart yoksa aklına geleni meyhane sofralarında tüketip yazamaz ya da çizemez (zaten twitter gerçek asosyallerle utangaçları birbirinden ayırıp, bir romana dönüşebilecek küçük düşünceleri patlatma aracı olarak çok işe yaradı. allah twiterdan razı olsun, bir sürü gereksiz kağıt israfı önlenmiş oluyor). ha bir de şüpheyi kaldırmaz bu işler, mükemmel olacaksın ve bundan hiç şüphelenmeyeceksin. e artık ortaya karışık bir şizofren oldun mu? yaz o zaman, at kuyuya taşları, çıkaramasınlar. yani diyeceğim o ki gamlanma ömer, ya ne olacağıdı?

6 Ocak 2014 Pazartesi

yokuş aşşa

mahmut çebi ve turgut uyar'a yarı yarıya


"güllerin bedeninden dikenlerini teker teker koparırsan"
kopardığın dikenler sana tek tek hesap sorar

"dikenleri kopardığın yerleri bir bahar filân sanırsan"
bir filiz kendine gün yüzü görecek toprak arar

"muş - tatvan yolunda güllere ve devlete inanırsan"
inancından dünyayı kapkara bir yanlışlık kaplar

"sen bir yaz güzelisin, yaprakların ekşi, suda yıkanırsan"
döküldüğün yere senden bin parça tarih akar

"bir yolda el ele gideriz, o yolda bir gün usanırsan"
bıkkınlığının çehresini güller kendine suret yapar

"muş - tatvan yolunda bir gün senin akşamın ne ki"
benim battığım yerde sabahsız bir gece doğar

"el ele gittiğimiz bir yolda sen git gide büyürsen"
benim içim kendini sığınılacak bir yer sayar